Hindistan’da da müziğin 4000 yıla yakın bir geçmişi vardır ancak eski zamanların müziği hakkında pek fazla bilgi yoktur. Bu dönemlerde müzik, Hint Kutsal Öğretisi ile tam bir birlik içindeydi. Kutsal öğreti, “Veda” (Kültür, Bilgi) adını taşıyan dört kitapta toplanmıştı. Bu kitaplardan üçüncüsü “Samaveda” (Şarkı Bilgisi), Eski Hint toplumunun müziği hakkında bilgi veriyordu.

Kitap, Tanrı’ya adanan kurbanlarda söylenen ilahiler den bahsediyor, bir yandan da müzik teorisi hakkında bilgiler barındırıyordu. Yine bu kitapta bulunan bir efsaneye göre; müzik, Tanrı Brahma ve Tanrıça Sarasvati’nin bir eseriydi. Hintlilerin bilinen en eski çalgısı olan “Vina” ise Tanrı ve Tanrıçanın oğulları Naredda tarafından yapılmıştı. Tanrı Brahma, halkına Vina’yı vererek onları ödüllendirmişti. Bu yüzden Eski Hindistan’da müzik, kutsal sayılırdı.

Bilinen Hint Müziği, 4-6. yüzyıllar arasında gelişme gösterdi. Önceleri komşu kültürlerden beslenen Hint Müziği, 11. yüzyılda Müslümanlığın etkisiyle Arap-Fars öğeleri ile zenginleşti. Genel olarak doğaçlamaya dayalı Hint Müziği’nde, 132 makam bulunur. Bu makamlar; renk, duygu, ruh durumu anlamına gelen “raga” olarak adlandırılır. Her raganın kullanıldığı farklı bir tören, farklı bir mevsim ve günün farklı bir saati vardı. Bir oktav, “şruti” denen 22 adet aralığa bölünmüştü ve aralıkların arası eşit değildi. Bu oktav yapısı, Türk Müziği’ndeki koma aralıklı makam yapısı na çok benzer;; bu da Hint Müziği’ndeki Müslüman etkisini açıklar. Ritim ölçüsü olarak “tala” kullanılırdı. Bugün bildiğimiz anlamda ritmin tersine; düzenli aralıklı değil, cümle uzunluklarına göre şekillenmiş, düzensiz aralıklı idi.