AKIL, Konuşmayla dışavurulan, iletilen, eyleme dönüşüp toplumsal nitelik kazan düşünme yetisi. Çeşitli anlamlarda kullanılır: 1. Deneyimin dağınık verilerini birleştirme yeteneği. Bu anlamda akıl, anlayış ile özdeştir. 2. Yasaları kavrama yeteneği. Bu anlamda akıl, nesnel gerçekliğin bütünlüğüne yönelir, nesnelerle süreçler arasındaki bağları, amaç ve erekleri bulur, bilgi eylemini düzenler. Kant, aklın bütünlüğünü parçalamadan, yönelimlerini kuramsal ve eylemsel olarak ikiye ayırdı. Kuramsal akıl bilgi üretir, eylemsel akıl ahlâk yasalarını dile getirir. “Salt akil” deyimiyle Kant “a prion bilme yetenegi”ni amaçlar. Bu yetenek ve ürünü olan bilgi, deneyden önce gelen bilgi diye çok yanlış anlaşıla gelmiştir ve Kant rasyonalizm salına çekilmiştir. Oysa ona göre “bütün bilgi deneyle başlar, ama deneyden kaynaklanmaz”, yani, anlayışla (anlama yetisinde) deneyin önünde giden zaman-mekân “görü formlarıyla “kategoriler” (nedensellik, bütünlük vb.) vardır. Görünüşlerin bilgisini veren anlayış, aklın bir yönüdür. Obür yönü “salt aklin ideler alanı’dır. Salt akılda apriorilik tek öğelidir: bilimlerin bilgisinin iki öğesinden biri olan algı yoktur, yalnız kavram vardır; bu nedenle metafiziğe açıktır. Hegel’e göre akıl (lde), düşünceyle varlığın birliğidir. Akil, karşıtlıkları aşarak kendini ilerleten varlıkla özdeştir. Tarihte bize akla aykırı gibi gelen olaylar Hegele göre akılsaldır. Dünya tarihine felsefe bakışı, bize aykırı görünen ama özgürlüğün gelişmesi için gerekli olan “aklin hilelerini açıklayabilir. Kaderciliğe varan bir determinizmi savunan bu görüşü bugün özgürlükle temellendirmek olanaksızdır, hatta çelişiktir. Dünyada demokrasinin ilerlemesi için önce faşist rejimlerin kurulması, dünya savaşlarının açısının çekilmesi zorunlu mudur? Hegel zorunlu görüyor ve “gerçek olan akılsaldır, akılsal olan gerçektir” diyor.