ALKOLIZM, süreğen alkol zehirlenmesi, sürekli ve gittikçe artırarak alkollü içki tüketme alışkanlığı. Bir kez alkol alıp zehirlenme alkolizm değildi. Sürekli alınan alkol zamanla bedensel ve ruhsal bir dizi bozukluğa yol açar. Alkolün tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Günümüzde, Batı tipi toplumlarda alkol tüketimi geçmişte görülmemiş boyutlara ulaştı. İçki yasağı uygulanan birkaç ülke dışında çağdaş toplumlarda alkol ortak bir hoşgörü ile karşılanan ve bağımlılık yarattığı biline biline kullanılan tek keyif verici maddedir. Bu yüzden de alkol kullanımı giderek yayılmakta, alkolik sayısı sürekli artmaktadır. Düzenli bile içseler az miktarda içenlere alkolik denmezse de alkolizm böyle başlar; düzenli içki için herkes bir alkolik adayıdır. Bununla birlikte alkolizm yalnızca içilen içki sorunudur. Azdan başlayan alkolizmin çeşitli dereceleri vardır Bunun için “az içiyorum, alkolik değilim, olmam” savı ile içki içmeyi sürdürmekten kaçınmak gerekir. Alkolik olmuş kişinin aşırı alkol almaması elinde değildir; alkolün verdiği ruhsal rahatlama ve gevşeme olmadan sıkıntıdan kurtulamaz. Alkoliklerin kimi belirli alkol zehirlenmesi noktasına gelinceye kadar içmez, kimileriyse hemen bütün gün içer. Bu iki tür alkolizmin ortak yani, alkolün artık yaşam için tek amaç, tek istek oluşudur. Alkoliklerin bedensel ve ruhsal sağlıkları yanında toplumsal ilişkileri, verimlilikleri, geçim düzenleri de bozulur. Alkol, başta sinir sistemini etkiler. Sürekli ve yüksek dozda içki içenlerin yaklaşık % 15’inde Korsakof sendromu görülür, ruhsal çöküntü vb değişik psikozlar gelişir. Böylesine içki içenlerin içkiyi birden kesmeleri deliryum tremens denen alkol açlığını doğurur, bu rahatsızlık da hastanede tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Alkolün zarar verdiği önemli bir organ da karaciğerdir. Alkol tüketimi ile karaciğer sirozu arasında tartışılmaz bir koşutluk vardır. Kalp ve damar hastalıkları da aşırı içenlerde, içmeyenlere oranla daha sık görülür. Alkolizmin tedavisinde amaç, bir yandan alkol alışkanlığını kırmaktır. Ancak sorun bu kadar basit değildir. Sorunu kişisel, toplumsal ve çevresel boyutlarda ele almak gerekir.