Anemi, hemoglobin miktarının ve hematokrit değerlerinin (alyuvarların tüm kan hacmine göre % orani) normalin altına inmesine denir. İlk tanım İsviçreli çocuk hekimi Fanconi’ce bir çocuk hastalığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Normal kişilerde alyuvarlar sayısı yaklaşık mm3’te, hemoglobin % 87 (% 15 mm.), hemotokrit % 34-2’dir. Bu değerlerin normalin altına düşmesi hali anemi (kansızlık) olarak tanımlanır. Genellikle klinik renk solukluğu, baş ağrısı, baş dönmesi, kulak uğultusu, düşünce yoğunlaşmasında eksiklik göz önünde sinek uçmaları, huzursuzluk, yorgunluk bayılmaya eğilim, çok üşüme gibi belirtilerle kendini gösteren anemi, değişik nedenlerden kaynaklanır ve buna dayanarak da değişik adlarla anılır.

İki ana grup anemi tanımlanır:

1 – Eritrosit yapımının (eritropoez) bozulmasına, yavaşlamasına bağlı anemiler.

2- Eritrosit yıkımının artmasına bağlı kansizliklar (Hemolitik anemiler). Demir eksikliği anemisi, B12 vitamini eksikliği anemisi, folik asit eksikliği anemisi, kemik iliği yetmezliği anemisi eritropoezin bozulması sonucu oluşan kansızlıklardandır.

Öte yandan talasemi (Akdeniz anemisi Cooley anemisi), glikoz-6 Fosfat Dehidrogenaz (G6PD) adlenzim eksikliğine bağlı kanıszlık, orak hücre anemisi gibi anemilerde alyuvarların normal 3 aylık ömürleri kısalmış, yıkımları hızlanmıştır. Buna karşılık eritrosit yapımı değişmediğinden zamanla alyuvarlarda azalma ve anemi gelişir. Hızlanmış eritrosit yıkımıyla çok miktarda hemoglobin açığa çıkması kanda bu tip anemilerin ortak özelliğidir. Bu iki ana grup anemiden başka her iki grubun etyolojik karakterlerini taşıyabilen anemi şekilleri (böbrek, karaciğer hastalıklarına, kemik iliğini harabiyetine, kronik infeksiyonlara bağlı anemiler) de görülebildiği gibi: akut ve kronik kanamalardan sonra da kansızlıkgelişebilir (posthemorojik anemi).