ADIVAR Halide Edip, yazar (İstanbul 1884 – ay.y. 1964). Babası Edip Bey’in II. Abdülhamit’e Ceb-i hümayun başkâtipliği yaptığı dönemde doğdu.

Anasının küçük yaşta ölümü üzerine anneannesinin bakımında büyüdü. Çocukluğunu ve padişahın özel izniyle gidebildiği Amerikan Kız Kolejindeki öğrenciliğini “Mor Salkımlı Ev” adlı anılar derleme sinde anlatır (1963). O günlerin ünlü aydınlarından özel dersler aldı ve matematikçi Salih Zeki ile evlendi (1901). Bu yüzden İkinci Meşrutiyet’in (1908) canlandırdığı basın dünyasında ilk yazılarını Halide Salih diye imzalayacaktır (Heyüla, Tefrika 1909, Raik’in Annesi, Tefrika 1908). 31 Mart Vakası’nın karışıklığından kurtulmak için gittiği Mısır ve İngiltere’den dönüşünde (1909) kadın haklarını savunan yazılarıyla dergilerde göründü; başka bir kadın nikâhlamak isteyen eşinden boşandıktan (1910) sonra adının yanına eklediği baba adıyla tanınan bir imza oldu.

Eğitim hizmetlerine adandığı bu yıllarda Darülmuallimat’ta pedagoji öğretmenliği, Vakıf Kız Okulları müfettişliği yaptı, Cemal Paşa’nın çağrısıyla gittiği Suriye’de yatılı kız okullarının örgütlenişiyle uğraştı (1916); bu sırada ikinci evliliğini yaparak Dr. Adnan Adıvar ile nikâhlandı (1917). İstanbul Darülfünunu’nda Batı edebiyatları öğretiminde bulundu (19181919), Mütarekenin ilk aylarında Anadolu işgalini protesto eden mitinglerde coşkulu konuşmalarıyla etkin rol oynadı, Kurtuluş Savaşı’na katılmak amacıyla eşiyle birlikte Anadolu’ya geçti ve Mustafa Kemal karargâhında basın ve ajans hizmetlerini örgütledi Bu yıllarla ilgili anılan “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adıyla kitaplaşmıştır (1962). Onbaşı ve sonradan çavuş rütbeleriyle savaş cephelerini dolaştı. Tetkik-i Mezalim Komisyonu’nda öteki yazar arkadaşlarıyla birlikte inceleme görevi aldı. Bu döneme bağlı izlenimleri “Dağa Çıkan Kurt” adlı yazı derlemesindedir (1922).

Zaferden sonraki partileşme çalışmaları sırasında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası çevresinde yer alan eşiyle birlikte bulundu. Takrir-i Sükûn Kanunu’na göre 1925) parti kapatılınca siyasal yaşamdan uzaklaştı, hastalığının tedavisi icin İngiltere’de kalmayı yeğledi. İngiltere ve Amerika’da okutmanlık ve konuk öğretim üyeliği yapan Halide Edip (1929) Gandhi tarafından çağrılı olarak gittiği Hindistan’da da bulundu (1935), çeşitli kentlerde konferanslar verdi. Yurda dönünce (1939) IU Edebiyat Fakültesi’ ne İngiliz Edebiyatı profesörlüğüne atandı. 1950-1954 arasında bağımsız İzmir milletvekili olarak mecliste bulundu siyasal bir veda mektubuyla ayrılarak emekliliğine kadar öğretim görevine döndü. Türk Kadınlar Birliği İstanbul Şubesi, ünlü miting konuşmasını yaptığı Sultanahmet Meydanı’na “Bağımsızlık Savaşı’nın Sembol Kadını” olarak büstünü diktirdi (9 Mart 1970). II. Meşrutiyet ile birlikte dergi ve gazetelerdeki yazılarıyla dikkati çeken Halide Edip emeğinin büyük bölümünü romanlarına ayırmıştır. Baş kahramanların genellikle iyi çizilmiş kadınlar olduğu ilk romanlarda aşk, özlem, kıskançlık, mutluluk konuları işlenmiş (Seviye Talip. 1910: Handan, 1912: Yeni Turan 1912, Son Eseri, 1912; Mevut Hüküm, 1918): ikinci dönemde Milli Mücadele yıllarının toplumsal ülküleri kişisel yazgıları etkiler hale gelmiştir: Ateşten Gömlek, 1922, Kalb Ağrısı, 1924; Vurun kahpeye, 1926: Zeyno’nun Oğlu, 1928.

Son dönem eserlerinde yazarın toplumsal gerçekçiliği, ruhsal durumları bile yaşanan zaman ve çevrenin uygarlık birimleriyle açıklama eğilimindedir: Sinekli Bakkal (1936), Yolpalas Cinayeti (1938). Tatarcık (1939). Sonsuz Panayır (1946). Döner Ayna (1954), Akile Hanım Sokağı (1958). Hayat Parçalan (1963). Sevda Sokağı Komedyası (1972). Çaresiz (1972). Kerim Usta’nın Oğlu (1974). Bu son eserlerin hepsinde bir olay çevresindeki insanlar, bireysel özgürlüklerinden çok bağlı bulundukları kuşaklarla dönemlerin birer ürünü olarak gelenek ve törelere bağlanır, belli tezlerin sözcüsü olurlar. Günümüzde Halide Edip’in bütün eserleri -küçükleri aynı ciltlerde birleştirilerek- yalınlaştırılmış bir dille Atlas yayınları içinde çıkarılmaktadır. İlk öyküleri Harap Mabetler (1911) kitabında bulunan Halide Edip’in bu daldaki sonraki ürünleri Kubbede kalan Hos Sada (1974), kitabında toplanmıştır. Kenan Çobanları (1918) ve Maske ve Ruh (1945) oyunlarından başka önemli çeviri ve incelemeleri: İngiliz Edebiyatı Tarihi (3 cilt 1940-1949), Türkiye’de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri (1955)